İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’ne kayıtlı 2019/313 E. sayılı davada sanıkların ifade verme işlemleri devam ediyor. Sanıklar 30.09.2019 tarihinde verdikleri ifadelerde müştekilerin iftiradan ibaret suçlamalarını ve yaklaşık 15 aydır haklarında yapılan asılsız haberleri çürütecek somut, ikna edici ve delilli beyanlarda bulundular. Bu beyanların bir bölümü aşağıda yer almaktadır:
SALİH TINAR VERDİĞİ İFADESİNDE;
Global Yayıncılık insanlara Allah’ın varlığını anlatan kitapların dağıtımını yapan bir yayınevidir. Tam tasdik sözleşmemiz vardır. Bağış, himmet gibi bir şey yapılmaz. Her şeyimiz faturalıdır, faturasız bir şey satamayız. Aras kargo, PTT kapıda teslim, 11 banka ile mail order çalışırız. Polis bana almaya geldiğinde “hah Salih Tınar” dedi, ben orda anladım konuyu. Burada amaç Adnan Beyin eserlerinin dağıtılmasını engellemekti ve şu an benim firmam battı, ortaklarım da burada.
Kod adı “Lordum” diyor. Ben Diyarbakır Sur’luyum. Diyarbakır’dayım, İngiltere’ye gidip geliyordum. Arkadaşlar da bana “Lordlar kamarasına mı gidiyorsun” derdi. Adım öyle kaldı. Kod adı diye bir şey yok, herkes tarafından biliniyor. Global Salih de diyen var.
Ben Diyarbakır Sur’da doğdum. Buraya PKK’nın ne kadar pislik, kahpe ve kalleş olduğunu anlatan kitapları gönderdik. Dağıtımı yapan kişiler mobeseden tespit edildi. Ben de tehdit aldım, Global de tehdit aldı. Benim Kürt olduğumu da biliyorlar. Biz durmadık, Aras kargo ile adrese gönderelim dedik. Kargo beni aradı. Gönderemiyoruz, şubeleri basıyorlar diye. Ben de silah aldım. Aldığımda bana senin otomatik alman lazım dediler.
Nöbet sistemi yok. Ayrıca ben işim gereği sürekli İstanbul dışındayım işte. Ama normalde de bu çok yanlış anlaşılıyor. Biz oraya gidiyorduk, çay kahve içeriz, muhabbet eder yemek yeriz. Ama hırsız da gelebilir oraya. Biz tanıdık o tipleri cezaevinde kaldığımız süre içinde. Adam bana diyor ki ben keşke dışarıda tanısaydım seni, soyacak adam beni. Yakın korumalığı da reddediyorum. Antalya’dayım. Fethiye’deyim. Stüdyoya gitmişim, uyuyorum ben orada.
Kiki dayı diye biri vardı. 60 ayrı suçtan içeride. Hakim bir gün ona “artık yeter, bıktım senden” demiş. Ben ona bir gün iman hakikati anlattım. Ertesi gün sabah namazına kalktığımda onu secdede gördüm. O yüzden bu kitapların dağıtılması çok önemli.
SERKAN AK VERDİĞİ İFADESİNDE;
Benim infaktan anladığım zekatı vermektir. Allah ayette yoksula yetime yolda kalmışa ve kalbi ısındırılacaklara verin diyor. Ben de bu çerçevede verdim.
Adnan Bey önceden gerçekten “Dragos” semtinde bir yeri sık sık ziyaret ediyormuş, sonra Adnan Beyin uğradığı yerlerin adı “Dragos” olarak kalmış, yani tüm kağıt mendillere zamanla “Selpak” denmesi gibi.
Ben Ukrayna’dayım, Alkas o esnada Türkiye’de değil, Adnan Bora kemoterapide o sırada. Sırf şu bilgi bile Hanife’nin isnatlarını çöpe atmaya yeter. Cinsel suçlular koğuşunda kaldık biz. Alt ranzamda yatan adam iki kızına tecavüz etmiş, yan tarafımdaki annesine sarkıntılık etmiş. Bana emniyet sorgumda iddiaların tarihi hiç söylenmedi, hiç değilse savcı sorsaydı söyleseydim de daha makul bir yerde kalırdım.
Etkin pişman sanık Bahar Bayraktar benim için Bora’ya bağlı kız getiren kişidir diyor. Bora’ya bağlı olamam, HTS kayıtlarında görüldüğü üzere 5 yıl boyunca sadece 9 kere görüşmüşüm. Ayrıca kız getirme diye bir şey de zaten yoktur.
SERKAN YUMRU VERDİĞİ İFADESİNDE;
Bizim hayatımızın içinde, doğal akışında Kur’an var; iddianame ise müellifinin hayatının doğal akışına uygun hazırlanmış. Kur’an’dan bağımsız olarak düşünülürsek biz anlaşılamayız. İnşaAllah çıkınca devam edeceğiz, şanlı şerefli vatan müdafaasına. Bizim bir arada olma amacımız örgüt kurmak değil, ilmi mücadele yapmaktır. Haklarına tecavüz edildiği zaman birlik olup karşı koyanlardır diyor ayette. Burada gördüğünüz bir arkadaş birliği, devlet de bir birlik. Askerimiz polisimiz devletimizi ayakta tutmak için çok güzel bir mücadele yapıyor, biz de ilmi olarak bunu yapıyoruz, kitap dağıtıyoruz, kendimizi hedef haline getiriyoruz. Bunlar yok sayılıyor, iddianamede esamesi bile geçmiyor. Bu nasıl bir suç örgütü ki yaptığı hiçbir faaliyetten dünyevi bir menfaat elde etmesin ve kendini hedef haline getirsin. Biz kamu düzenini bozmuyoruz. Kamu düzenini bozan fikirlerle fikir mücadelesi yapıyoruz. Güçlünün güçsüzü yok ettiği fikir sosyal darwinizm. Güçsüzü ezme, kadını dövme hep bundandır bunlar. Biz zaten bununla mücadele ediyoruz. Kamu düzeninin bozulmaması için gayret ediyoruz.
Burada herkes yöneticidir. Hayırlı bir iş olduğunda hepimiz en öne geçmeye çalışırız. Hayatımızda müminleri tasvir eden hayırlarda yarışırlar ve “Rabbim beni takva sahiplerine önder kıl” duasının yer aldığı ayetlerini dikkate alırız. Bir iş bittiğinde başka bir işe yönel ayetini de. Talimata gerek yok, işimi bitirdiğim zaman bir arkadaşıma yardım ederim, onun kaldığı yeri derleyip toplayabilirim. Bunu Allah söylüyor, başka işe yönel diye. Hakkımda örgütün mali sorumlularından denmiş. Benim öyle bir sorumluluğum yok, benim sorumluluğum Kur’an’a göredir. Vicdanidir.
SEMİH MERİÇ VERDİĞİ İFADESİNDE;
Mühim olan kanalın ismi ve cismi değil burada ne anlatıldığıdır. Burada iman hakikatleri, İttihadı İslam, devletin birliği anlatılıyor Bize bir program ayarlansa bunu Kanal D, ATV, Show TV’de de yaparım, çok da isterim. Menfaat beklemedim, televizyon programında yer aldım, içerikler ürettim.
Ben cezaevinde de arkadaşlarıma aynı konuları anlattım ve ben oraya gittiğimde tek namaz kılan bendim. Şimdi Allah’a hamd olsun, 13 kişi namaz kılıyor orada ve bana mektup yazacaklarını söylediler, sevgiden dolayıdır bu.
Ben bu yapıyı kabul etmiyorum, çünkü ecir yani sevap haram olan bir fiille kazanılacak değildir. Bu sistemin olduğu yerler genelevlerdir. Biz bunu canlı yayınlarda dile getirdiğimiz için tepki almış bir topluluğuz.
SEDAT CÜNEYT ÖZYAŞAR İFADESİNDE;
Doğa bilimleri Derneği’ne üye olmamı suç gibi addetmişler. Üye oldum, Anadolu’ya gidip konferanslar da verdim. Bunların suç olduğunu düşünmüyorum.
Sayın Makamınızın bilgisine saygılarımla sunarız.
ADNAN OKTAR MÜDAFİİ